
Eylemin Haksız Olması Yeterlidir
Sanıkların üzerine atılı kasten öldürme suçunu haksız tahrik altında işleyip işlemediklerine dair bugün de farklı Yargıtay paylaşıyorum. Daha önce paylaştığım Yargıtay kararında da vurgulandığı üzere, sanık hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi açısından, sanığın suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlememesi önemlidir.
Mağdur ya da maktulden gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hallerde, haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gereklidir. Öte yandan eylemin tahrik nedeni sayılabilmesi için haksız olması yeterlidir. Ayrıca ceza kanunlarında öngörülen bir suç kalıbına uyması, başka bir deyişle suç oluşturması gerekli değildir. Bu nedenle, tahrik teşkil eden fiilin faili, bu eylemi nedeniyle yargılanarak mahkum olmuş ve cezası infaz edilmiş olsa bile, haksız fiilin doğurduğu öfke ve şiddetli elemin etkisi altında kalıp bu ruhi durumun tepkisi ile suç işleyen kimse hakkında haksız tahrik hükümleri uygulanmalıdır.
Nitekim Ceza Genel Kurulu’nun 11.05.2004 gün ve 74-118 ile 10.06.2003 gün ve 143-183 sayılı kararlarında, üzerinden uzun zaman geçmesi, taraflar arasında önceden gerçekleşmiş bulunan olayın yargılamaya konu edilmesi ve hatta mahkumiyetle sonuçlanıp cezanın infaz edilmesi ya da fiilin suç oluşturmaması nedeniyle kişinin beraat etmesi, dava veya cezanın afla ortadan kalkması gibi durumların, haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği vurgulanmıştır.
Taraflar arasında boşanma davası bulunsa dahi, sadakat yükümlülüğü devam ettiğinden dolayı, sanık hakkında haksız tahrik hükümleri uygulanmalıdır.
Eşini kasten öldürme suçundan sanık hakkında haksız tahrik nedeniyle 5237 sayılı TCK’nın 29. maddesi uyarınca indirim yapılırken ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının 22 yıl hapis cezasına indirilmesinin isabetli olup olmadığı; Sanık ile maktule arasındaki boşanma davasının devam ettiği, maktulenin kirası sanık tarafından ödenen evde kaldığı, başka şahısları eve almak suretiyle görüştüğü, bu şahıslarla ilişkisinin olduğu, değişik tarihlerde farklı şahıslarla telefonla mesaj göndermek suretiyle duygusal ve cinsel birlikteliği çağrıştıran görüşmeler yaptığı olayda, sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 29. maddesinde düzenlenmiş olan haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Olay esnasında maktulenin sanığa yönelik haksız bir söz ve davranışının bulunmadığı, ancak evlilik birliği devam ederken maktulenin başka kişilerle görüşmek suretiyle sadakatsiz tutum ve davranışları nedeniyle süreklilik arzeden ve haksız tahrik oluşturan eylemlerin ulaştığı boyut dikkate alındığında, cezanın 18 yıldan 24 yıla kadar indirilmesini öngören TCK’nın 29. maddesi uyarınca, sanığın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının 22 yıla indirilmesinin adil ve yerinde olduğunun kabulü gerekmektedir. (Ceza Genel Kurulu Esas No: 2015/1-610 Karar No: 2016/43) CD Karar No: 3170)