Sadakat Yükümlülüğü

Ülkemizin de taraf olduğu Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin 12/1. maddesine göre; sözleşmenin tarafları, kadınların daha aşağı düzeyde olduğu düşüncesini veya kadınların ve erkeklerin toplumsal olarak klişeleşmiş rollerine dayalı ön yargıların, törelerin, geleneklerin ve diğer uygulamaların kökünün kazınması amacıyla kadınların ve erkeklerin sosyal ve kültürel davranış kalıplarının değiştirilmesine yardımcı olacak tedbirleri alacaklardır. Yine 12/5. maddesinde de tarafların kültür, töre, din, gelenek veya sözde ‘namus’ gibi kavramların bu sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemine gerekçe olarak kullanılmamasını temin edecekleri belirtilmiştir. 42/1 maddesi de buna yönelik olup; sözleşme kapsamında kalan şiddet eylemlerinin gerçekleştirilmesinden sonra başlatılan ceza davalarında kültür, töre, din, gelenek veya sözde ‘namus’un gerekçe olarak öne sürülmesinin önlenmesini temin etmek üzere gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklarına hükmedilmiştir.

Ancak, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 20.06.2017 Tarihli 286/344 sayılı içtihadında aynen şu ifadelere yer verilmektedir.

“Ülkemizin de tarafı olduğu Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin 12. maddesi ile, kültür, töre, din, gelenek veya sözde ‘namus’ gibi kavramların Sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemine gerekçe olarak kullanılmamasının temin edileceği, 42. maddesi ile de, Sözleşme kapsamındaki şiddet eylemlerinin gerçekleştirilmesinden sonra başlatılan ceza davalarında aynı kavramların gerekçe olarak öne sürülmesinin önlenmesinin temini için gerekli yasal veya diğer tedbirlerin alınacağı hüküm altına alınmış olup, evrensel bir ilke olan ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 185/3. maddesindeki “Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar” şeklindeki düzenleme ile de mevzuatımızda yer alan “evlilik birliği içerisinde eşlerin birbirlerine karşı sadakat yükümlülüğü” ilkesinin, Sözleşme’de sözü edilen kültür, din, gelenek veya sözde “namus” kavramları içerisinde değerlendirilmesi mümkün olmadığından, sözleşmenin somut olayda uygulanma yerinin bulunmadığı göz önüne alındığında; maktulün evlilik birliği içerisinde Türk Medeni Kanunu’ndan kaynaklanan sadakat görevini ihlal ettiği, bu şekilde sanık yararına haksız tahrik hükmünün uygulanması gerektiği kabul edilmelidir.”

Yapılan yorumlar